Ataturk ve Yanlis Bilinenler
5816 sayılı kanun 31/07/1951 tarihinde kabul edilmiştir.
----------------------
30 Aralık 1925 tarihli 701 sayılı yasa ve 16 Mart 1926 tarihli 3322 sayılı kararname ile 50, 100, 500 ve 1.000 liralık banknotların ön yüzlerinde cumhurbaşkanının resminin bulunması kararı alındı.Bu yüzden İ.İnönü paralardan Atatürk'ün resmini çıkarttı. İki tarafı birleştirip oy planları yapan DP ise tekrar Atatürk'ün resmini koydu.
-------------------
Öncelikle belirtmek gerekir ki Arap harfleri ile Türk alfabesi birbirine neredeyse hiçbir yönden uymazken Latin alfabesi ile Türk alfabeleri arasında çok yakın benzerlikler vardır. Bkz: Göktürk alfabesi ile Latin alfabesini karşılaştırın, latin harflerini ters çevirin.
Nabi'de %54, Baki'de %65, Namık Kemal'de %62 yabancı sözcük kullanımı varken, yazı devrimi ile bu oranlar gazetelerde inanılmaz bir şekilde düşmüştür. İngiltere'de 18.yy'da okuma yazma oranı %50'yi geçmiştir. Türkiye'de ise 1923'de %3 olan okur yazarlık oranı harf devrimi ile inanılmaz bir şekilde 1935'te %20'yi geçmiştir ve 80 yıl sonra nüfusun neredeyse tamamı okuma-yazma biliyor. Bu mu cahilleştiren devrim ?
------------------------
ATA'NIN SON MECLİS KONUŞMASI
Atatürk'ün son meclis konuşması büyük tartışmalar yaratmıştı. O tartışmaya ben de katılayım dedim. İşte benim düşüncelerim..
Öncelikle sözü tamamen yazıyorum ve teker teker ilerliyorum...
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.
1-) İlk cümlede her insan evladının anlayabileceği gibi devlet yönetiminin ana programının CHP programı olduğunu söylüyor. Burada sıkıntı yok.
2-) Bunun kapsadığı prensipler yani CHP'nin prensipleri yönetimde ve politikada bizi aydınlatacaktır diyor. Burada da sıkıntı yok.
3-) Asıl sorun burası. Fakat bu prensipler yani CHP prensipleri gökten indiği sanılan(dini kitaplar) kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Buradan dini mana çıkartmaya çalışıyorlar. Ama dikkatli okuyunca prensiplerin Kuran'da ki gibi veya Tevrat'ta ki gibi dogmatik olmadığını vurguluyor, yani CHP prensipleri kalıplaşmış prensipler değildir, daima yeniliğe açıktır. Çünkü Kuran değiştirilemez ama CHP prensipleri değiştirilebilir, değişebilir.
4-) Biz, ilhamlarımızı gökten değil yaşamdan almış bulunuyoruz. Burada da ilhamlarının geçmişten, yaşanmışlığından aldığını vurguluyor.Devamında söylediği söz de ilhamları yaşamdan aldığının desteğidir.
Hiç düşündüğünüz gibi değilmiş değil mi ? Bunları sağlamlaştıran bir Atatürk sözü daha var : Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.
Atatürk bir devrimci olduğu için Atatürk'ün prensipleri dogmatik olamaz. Bu sözü de ondan söylemiştir. Başka bir deyişle Kemalizm'in temel ilkesi '' sürekli değişim'' diye tabir edilen Devrimciliktir. Atatürk o konuşmada kalıplaşmış ilkelere yer verseydi, Devrimcilik sıfatına leke gelmiş olurdu ama Atatürk Devrimciliği o kadar güzel yaşıyor ki karşısında dehşete düşüyoruz. Şimdi tarihi ve sözleri çarptıran sözde tarihçiler düşünsün.